Bu Blogda Ara

11 Ocak 2019 Cuma

TARİHİN BİLİNMEYENLERİ, AKIL DIŞI BİR OPERASYON MİLLİ MÜCADELE’DE ENOSİS GEMİSİNİN ZAPTI



TARİHİN BİLİNMEYENLERİ, AKIL DIŞI BİR OPERASYON
MİLLİ MÜCADELE’DE ENOSİS GEMİSİ’NİN ZAPTI

Milli Mücadele’de denizcilerimizin, korsan ve kadırgalar devrinin heyecanını yaşamış olduklarına şüphe yoktur. Binlerce tonluk gemileri, oyuncak bir tekne gibi yoğurup yutan Karadeniz; büyük bir taka kadar dahi kabadayı olmayan küçücük, çürük, çarık teknelerle gece gündüz açık denizlerde dolaşmak her halde kolay bir davam olmasa gerek. Buna rağmen denizcilerimiz bu, dozu pek fazla heyecanı, yudum yudum içerek altlarındaki ölüm tekneleriyle, Karadeniz’in yutacak gemi arayan deli fırtınalarını da, sırasın da Yunan savaş gemilerini de hiçe sayarak yokluk içinde varlık yaratmışlardır ve o eşsiz varlık Atatürk’e layık olmak için değil tehlikelere, ölümün ta kendisine bile meydan okunmaz mı? Rusların Novrosiski Limanı’ndan, Enosis isimli bir Yunan gemisinin yakında Yunanistan’a doğru hareket edeceği öğrenilmişti. Bu geminin asıl ilgi uyandıran tarafı yükü hakkında duyulan fısıltılardı. İnsana peri masalındaki efsaneleri hatırlatan bu fısıltılara göre, gemide çuvallar dolusu altın gümüş paralar, külçe külçe altınlar, sandık sandık pırlanta ve elmaslar bulunuyor ve bu hazine, Bolşevik ihtilali dolayısıyla Rusya’dan Yunanistan’a kaçırılıyordu. Milli Mücadele’de Enosis’in Zaptını Gösteren Temsili Resim Ruslardan alıp ta tamir için Novrosiski’ye gönderilmiş bulunan bir ve iki numaralı motor gambotlarımız, bu seyyar hazineyi yolda ele geçirmek amacıyla işlerini çabuk bitirerek 20 Nisan 1922 günü sabah saat 8’de Novrosiski’den hareket ettiler. Bu motor gambotlar 35’er tonluk küçücük tekneler olup birer tane 47, birer tane de, 37 milimetrelik makineli topları, 20 mil hızları vardı. Personeli ikişer subay, dokuz erden oluşuyordu. Bir numaralı motor gambotun komutanı Yüzbaşı Necati Bey (Halen Deniz Bank İdare Meclisi Başkanı Emekli Amiral Necati Özdeniz), iki numaralının da Yüzbaşı Reşat (Talayer) Beylerdi. Enosis şilebinin hareket günü kesin olarak bilinmiyordu. Günlerce deniz üzerinde beklemeye motor gambotlarımızın akaryakıtları da uygun değildi. Kesinlikle Novrosiski’ye yakın bir Rus limanında beklemek zorunlu idi. Fakat Devletler Hukuku da motor gambotlarımızın sebepsiz yere bir Rus limanında istedikleri kadar kalmalarına izin vermezdi. Denizcilerimiz bunun da çaresini buldular. Novrosiski’nin 11 mil kadar kesişlemesinde bulunan Gelincik limanının önünden geçerlerken, birdenbire iki numaralı motor gambotun güvertesinden kuvvetli bir duman yükseldi ve gemi stop etti. Bir numara, acele harmanlayıp iki numaranın yanına geldi; çıkan bir arıza dolayısıyla iki numara hareket kabiliyetini kaybetmiş gibi gösterilerek, bir numara bu motor gambotu yedeğe aldı. Gelincik Limanı’na yol verdi. Limana inildiği zaman Rus makamlarına çıkan arızanın giderilmesi için Gelincik Limanı’na sığınmak zorunda kaldıklarını bildirerek arıza giderilinceye kadar bir iki gün limanda kalma iznini aldılar botlar limanda tamir bahanesiyle zaman doldururlarken bu arada iki numaranın süvarisi Yüzbaşı Reşat Bey sivil giyinerek Enosis’in hareket zamanını öğrenmek üzere Gelincik ile Novrosiski arasında işleyen motorlardan birine atlıyarak Novrosiski’ye gitti ve rıhtım boyundaki gemicilerin devam ettikleri kahvelere, meyhanelere sokularak Enosis’in ayın yirmi beşinci günü akşama doğru hareket edeceğini öğrenerek döndü. Yirmi beş nisan günü iki motor gambotumuz Gelincik Limanı’ndan kalkıp gözden uzaklaştıktan sonra orsa alabanda eğlenerek, Novrosiski’den çıkan gemileri uzaktan kollamaya koyuldular. Güneş ufka hemen hemen yaklaştığı bir sırada Novrosiski açıklarında bir duman belirdi; biraz sonra da teknenin silüeti meydana çıktı. Motor gambotlar hemen yol vererek ileri atıldılar. Bu sırada güneş ufkun altına kaymış, ortalık kararmıştı. Bir yanlışlığa meydan vermemek üzere denizcilerimiz; gemiye 15 metre kadar sokularak iyice incelediler, neticede bunun; yükü efsaneleştirilmiş bulunan Enosis Yunan gemisi olduğunda kimsenin şüphesi kalmadı. Bunun üzerine durması için işaret verildi. Fakat Enosis’in kaptanı hiç aldırmıyor yoluna devam ediyordu. Bir numaralı motor gambot topunun geminin ileriye doğru çevirerek bir mermi savurdu. Top sesiyle; sanki Karadeniz’in siyaha yakın rengi de, dalgaların vahşi hışırtısı da birden anlamlaştı. Hiçbir şeyden haberleri olmayan içerdeki yüz kadar yolcu ile personel, salondan, kamaralardan güverteye fırladılar. Ne var, ne oluyoruz? Diye birbirlerini tartaklamaya başladılar. Durumu kavramış olanlar; soru soranlara yakınlarındaki motor gambotları işaret etmekle yetiniyorlardı. Bu sefer de; ne yapacağız, ne olacağız? Diye soruyorlardı. Kimisi canının, kimisi malının kaygısına düşmüştü. Denizcilerimize gelince, onlar da merak ve heyecanlı idiler. Henüz sorunun bir bilinmeyenini çözmüşlerdi. Ne ile karşılaşacaklarını onlar da bilmiyorlardı ki...
Enosis’in kaptanı şaşırmış kararsızlık içinde bocalıyordu. Bir kısım yolcular, stop etmesi için kaptana çıkıştılar. Nihayet makinelere kumanda eden kampana sesleri duyuldu. Biraz sonra da Enosis durdu. Bir numara motor gambottan geminin iskelesini indirmesi için Enosis’in kaptanına seslendi. Enosis’i zapt etmek üzere iki motor gambottan ancak bir subay ile beş silahlı er ayrılabilmişti. Geminin güvertesindeki kalabalık, bu işin pek kolay olmayacağı hissini uyandırıyordu. Zor karşısında gemiyi topa tutarak batırmak işten değildi. Fakat maksat, sözü edilen hazine ile beraber gemiyi ele geçirmekti. Bir numara motor gambot müfrezeyi gemiye çıkarmak üzere, Enosis’in iskelesine yanaştı, müfreze gemiye çıkınca, motor gambotlarımızdan birisi Enosis’in sancak tarafına diğeri iskelesine geçerek, tehdit makamında toplarını gemiye çevirerek sonucu beklemeye koyuldular. Müfrezenin komutanı Emekli Yüzbaşı İzzet Bey, gemiye çıkınca; bir karşılık gösterilmedikçe hiçbir zor kullanılmayacağını, fakat uysal davranılmazsa geminin batırılacağını yolcuların da duyacağı şekilde kaptana söyledi. Gemidekiler kadere boyun eğdiler. İzzet Bey’de, geminin gerekli gördüğü yerlerine nöbetçiler dikerek motor gambotlara her şeyin yolunda gittiğini rapor etti. Bunun üzerine kaptana; motor gambotun takip ettiği rotaya uyarak gemiye yol vermesini söyledi. Benzinden tasarruf amacıyla iki numara Enosis’in yedeğine girdi. Bir numara da, geminin yanında olduğu halde kafile yola çıktı. Batum açıklarına varıldığı sırada bulutlar kararmaya ve alçalmaya başladı. Bütün işaretler kopacak fırtınanın habercisi idiler. Coştuğu zaman, koskoca gemileri birer ölüm teknesine çeviren Karadeniz, bu motor gambot denilen gemi minyatürleriyle kim bilir nasıl oynayacaktı. Türk denizcileri endişelenmekte haklı idiler. Enosis’in güvertesinde parmaklıklara yaslanıp ufku kollayan yolcular ise, havanın kararmasına hiç aldırmıyorlardı. Onlar aksine, kopacak fırtınanın kendilerini Türk kıyılarına varmalarını geciktireceği için seviniyorlardı bile... Çünkü onlar, ümitlerini Yunan torpidolarına bağlamışlardı. Hatta fırtınanın motor gambotları batırarak kurtulacaklarını bile umuyorlardı. Nihayet beklenen fırtına koptu. Karadeniz’in meşhur üçerlemeleri, gemileri sanki devirip altına alacakmış gibi bir şelale uğultusuyla yuvarlamaya başladı. Enosis’in yedeğinde bulunan iki numara da ayrılmış bağımsız seyrediyordu. Teknesi, bir denize dalacaklarmış gibi başları üzerine dikilerek bir vakit pervaneleri havada bırakıyorlar, bir omurgalarını meydana çıkaracak kadar yalpalıyorlardı. Zaman zaman pervanesinin böyle havada çalışması sonunda iki numaralı motor gambotun sancak makinesinin şaftı kırılarak denize doğru kaymaya ve bu arada şaft yolundan makine dairesine sular girmeye başladı. Biraz sonra şaft kurtulup denize gidince şaft boğazından hücum edecek sular tekneyi birkaç dakika içinde batıracaktı. Alınacak tek tedbir denizden şaftı içeri itip, yerine oturtmaktı. Buna da bu fırtınada imkân yoktu. Fakat Milli Mücadele ruhu, olanaksızlıkları mümkün kılıyordu. Bir Mehmetçik ortaya atıldı, denize girerek şaftı içeri itme teklifinde bulundu. Denize atladı, şaftı içeri itip tekneyi mutlar bir batma tehlikesinden kurtardı. Kafile yola Hopa, Atine (Pazar) ve Rize’ye uğrayarak 1 Mayıs sabahı Trabzon’a vardı. Burada Enosis’e Türk bayrağı çekilerek gemiye “Trabzon” adı verildi. Şimdi sıra denizcilerimizin merak ettikleri geminin dillere destanlaştırılmış yükünün boşaltılmasına gelmişti. Gemideki resmi kayıtlara göre geminin yükü, Acem halıları, yazı makinesi, deri ve salamura içinde bağırsaklardan oluşuyordu. Bunların değeri iki yüz elli bin lira gibi yüksek bir kıymet ifade ediyorsa da altın, gümüş ve mücevherler meydanda yoktu. Esirler de böyle bir şeyden haberleri olmadığını söylüyorlardı. Fıçılar içindeki salamuralı bağırsaklar, kömürlükler her taraf arandı, tarandı, bir şey bulunamadı. Nihayet bir yazı makinesinin kurcalanması neticesi, ötesine berisine saklanmış iri iri pırlanta taşlar, kıymetli yüzük ve küpeler çıktı. Diğer yazı makinelerinin de mücevher deposu olduğu anlaşıldı; bunlar gümrüğe teslim edildi. Aradan aylar geçti. Trabzon vapuru Milli Mücadele’ye uçak getirmek üzere Rusya’ya seferler yaptı. Zonguldak’tan kömür taşıdı. Bir gün; diğer personel ile beraber doğuya sevk edilmiş bulunan Enosis’in ikinci kaptanını serbest bırakılması karşılığı yaptığı açıklamalar üzerine, geminin ikinci kaptan kamarasındaki kaplamalar söküldü; toplamı göz kamaştıracak miktarda altın ve gümüş paralar ortaya döküldü.Trabzon ikinci kaptanı farkında olmadan; aylarca bu hazinede yatmıştı. Aradan geçen zaman geçti. Bir gün geminin Yunanlı çarkçıbaşısı aynı şekilde bir açıklamada bulundu. Güya, geminin kazan dairesinde 11 çuval altın ve gümüş varmış, Yunanlı çarkçıbaşının sözleri biraz şüphe ile karşılandı biraz da aklından şüphe edildi. Bu sırada gemi Trabzon’da mendirek içersin de bulunuyordu. Çarkçıbaşının anlattığına göre kazan dairesi arandı. Olacak şey değildi. Pis suların, kömür Tortularının altından bir bir daha bir daha derken, ağızlarına kadar dolu tam 11 çuval çıktı. Çuvallar tamamen altın ve gümüş dolu idi. Gemi personeli de aylarca seyyar bir hazine içinde yaşamışlardı, sefer yapmışlar, hiçbir şeyin farkına varmamışlardı. Çuvallardaki paralar kömür kürekleri ile pasakül kovalarına doldurularak ancak güverteye taşındı ve hükumete teslim edildi. Böylece Enosis vapurunun yüküne ait efsane gerçek olmuştu. Ele geçen bütün yükün değeri bir milyon lira kıymetinde idi. Yük hükümete mal edildi ancak 60 bin lira takdir edilen geminin değerinin yarısı olan 30 bin lira, Ganaimi Bahriye Kanunu’na göre iki motor gambotun subay ve erlerine bölüştürüldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder