Bu Blogda Ara

4 Ağustos 2017 Cuma

ADALET İSTERKEN

Adalet isterken, neleri yanlış, neleri eksik gördüğümüzü de açık bir şekilde belirtmemiz gerekir. Adalet arıyoruz veya istiyoruz diye yola çıkmak askıda kalan bir mevhumu aramak gibi olur. Şu an uygulama nedir, neden adaletin her kese aynen uygulanmasında sorunlar çıkıyor açık bir şekilde belirtilmelidir.
Devletin adaleti şekillendirmesi adaletin her keze eşit uygulanmasında sorunlar çıkaracağı kesindir. Verdiği veya vereceği kararların siyasi erk tarafından nasıl değerlendireceğini bilemeyen hakim doğru ve adil karar vermesi beklenemez. Dünyada ki uygulamalara baktığımızda da şu açık olarak görünür.
Uygulama savcıların hükumet veya başkanlar tarafından atanması ama hakimlerin kendi iç dinamikleri ve belirlenmiş iş kariyer başarılarından tarafsız, etik, kurullarca değerlendirilmesidir.
Demokratik devletlerin bizi ciddiye alması ve bizimle hukuksal olarak iş birliğinde olabilmesi için bazı konuların açık ve anlaşılabilir olmalıdır.
1-Terör kavramı iki ucu açık bir kavram olmaktan çıkarılmalı. Kesin sınırları ve tarifi yapılmalıdır. Tüm dünyada geçerli bir terör tarifi vardır. Silah ve güç içermeyen faaliyetlerin terör kapsamında değerlendirilmesi dünya sizin kafanıza göre insanları terörist ilan edep etmediğinizden emin olmalıdırlar.
2-Teröre yardım ve yataklık kavramı da açık olarak belirlenmelidir. Fikren değil, fiilen teröristlere yer, mühimmat, nakil, finansal destek, Teröre yardım ve yataklık da şu unutulmamalıdır. Kalem ve söz ile insan öldürülemez.
3-Terör ile mücadelede şeffaf olmak devletleri baskıcı, soykırımcı ve gerçekten sivil halkı değil teröristleri hedef aldığından kimsenin kafasında bir soru işareti kalmamasını sağlar. Terör eylemlerinin üzerine giderken dünya basınını yanınıza almanız, insanların size inanmasını, terörist dediklerinizi sivil halktan ayırdığınızı dünya kamu oyuna gösterir ve onları mağdurlar olarak değil terörist olarak görmelerini sağlar.
Yoksa ben terörist diyorum sizde öyle kabul edin görüşü ülkemiz için geçerli olsa da dünya kamu oyu için geçerli olamaz.
4-İnsanları önce tutuklayıp sonra aylar geçen süreler sonunda tutuklama nedeni ve savci iddianame hazırlanması insan haklarına ve suçun tarifine uymamaktadır.Dünyanın bu insanları madur olarak görmesi gayet mümkündür.
5-Mevki sahibi insanların ağzından çıkacak sözler çok önemlidir. Türkçe konuştuğunuzda sizi yalınız Türk halkının duyduğunu düşünmeniz çok yanlıştır. Özellikle lider konumunda ki insanlar uluslar arası sorunları diplomatik yollarla ve masa başında çözmeye çalışmalıdır. Fransa ile en gergin zamanlarda, Almanya ile sorunlarda, bu ülkeler halklarına sorun yaşadıkları ülkeleri şikayet etmemişlerdir. Hitler ve Musolini bu örneklerin dışında dır.
6- Milli veya Türk usulü adalet olmaz. Adalet kavramları evrenseldir. Bu evrensel ilkelerin dışında uygulamalar üretmek o milletleri yalnızlaştırır ve diğer ülkeler ile sorunlar yaşamak durumunda kalırlar.
7-Devletler şeffaf olmak zorundadırlar. Savaş muhabirleri bu nedenlerle vardır. Dünya kamu oyu önünde korkmadan, çekinmeden, uygulamalarınızın doğruluğundan emin hareket etmek ve dünya basınının sizi en yakından izlemesini sağlamak size olan inandırıcılığı en üst seviye taşır. Böylece dünya ülkeleri siz istemeden sizin yanınızda olur. Yoksa, benim söylediklerime, gösterdiklerime inanacaksınız savı belki ülke içinde rağbet görür ama o kadardır.
8-Gizli tanıklık uygulaması muhakkak gözden geçirilmeli ve kimlerin gizli tanık olabilecekleri açıkça belirtilmelidir. Dünya da çok geçerli olan bu uygulama muhakkak yasal delillere dayandırılmalıdır. Ben geçiyordum onu orada gördüm. İfadesi muhakkak resim, ses kaydı, belgeler ile desteklenmelidir. Aksi takdirde insanlar bunu bir iftira olarak görebilir. Savcılarla yapılan anlaşmalar muhakkak somut delilere dayandırılmalıdır. yoksa aynı suçu işleyen iki kişiden birini cezalandırırken diğerini mükafatlandırmak olur ki bu yanlış ve izahı mümkün olmayan bir durumdur. Bu şekilde alınan ifadeler ile suçlananları dünya kamu oyu suçlu olarak değil mağdur olarak görür.
9-İnsanları önce tutuklayıp sonra suç aramak dünya kamu oyunda mağdur yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Tutuklu gazeteciler buna örnektir. Haklı olsanız bile yalnız uygulamanız nedeniyle dünya kamu oyunda onları mağdur kendinizi zalim durumuna getirirsiniz. Delileri karartma olamaz, çünkü artık göz önündedirler. Yapacakları her yanlış hareket aleyhlerine çalışacaktır. Bir tek ülke dışına kaçmaları söz konusudur ki sınır güvenliğini sağlayamayan bir ülkede konuşulacak fazla bir şey yoktur zaten. Elektronik kelepçe tak, peşine birini tak vs vs vs. Bu gibi insanların bir şekilde yurt dışına kaçmaları halinde devletlerin bunları suçlu gibi değil, mağdur gibi karşılayacağı kesindir.
10-İnsanlar fikirlerini rahatça ve korkmadan açıklayabilmeli, tartışabilmelidir. Fikir tartışmalarının olmadığı yerlerde kaba kuvvet hüküm sürmeye başlayacaktır. Yakalanan PKK lılara neden PKK lı oldukları sorulmuşmudur acaba, sorulduysa bunlar açıklanmışmıdır, tartışılmışmıdır. Bu gibi konuların tartışmaya açılması teröristlerin elini zayıflayacak en önemli kriterdir. Yıllarca sorunların üzerine fondöten sürerek çözülmüş gibi göstermek yerine gerekli ilaçlarda tedavi etmek yönüne gidilseydi,  bu gün bir çok sorunu yaşamıyor olabilirdik.
Ülke içinde ki bir azınlığı dünya kamu oyunda mağdur olarak göstermek tamamen bizin ülke yönetimlerimizin uygulamaları neticesidir. Bizim terörist ilan ettiğimiz PKK ya Avrupanın kuçak açması tamamen o yörelerdeki feodal (Aşiret) yapılarına dayanmaktadır ve o feodal yapıya karşı çıkanları ise halk oyları mağdur olarak görmektedir.
11-Laiklik prensiplerinden taviz vermememiz gerekir. İslam dünyasının içinde bulunduğu karmaşa laik anlayıştan uzak yönetimlerle idare ediliyor olmalarıdır. Laiklik dinsizlik değildir. Dinle devlet idaresini bir birinden ayırmak, insanların inançlarında ve bu inançları uygulamalarında özgür bırakmak, irada hakimiyetini en üst düzeyde geliştirmektir. Şortlu bir kız gördüğünde tahrik olmamak, sarıklı ve cübbeli birinden de rahatsız olmamaktır. sana helal olmayana gözle bile bakmamaktır. İnsanların ilim ve bilimle uğraşmaları durumunda dinden kopmayacaklarına inanmaktır. Tarikatlar dini kullanarak oluşturdukları kayıtsız şartsız kendilerini akıllarını, ianançlarını bir kişinin emrine vermelerinden kaynaklanan güç ile devlet idaresini ellerine geçirmek emelleri arap dünyasını bu gün içinde bulundukları kaos durumuna getirmiş ve gelişmiş ülkelerin sömürgeleri olamalarına neden olmuştur. İşte laiklik ilkesi bunun önüne geçmek, güçünü dinden değil halkdan alan yönetimler kuruarak gelişmelerin önünü tıkamamak prensibinden kaynaklanır.
İslam ülkelerinin içinde bulunduğu durum işte bu ilkelerin olmamasından dır. Bilim ve ilimden uzak, çeşitli dini gurupların ülke veya yöre yönetimlerinde söz sahibi olma faaliyetleri, kadını değersizleştirerek sekse dayalı bir erkek hegemonyası kurulması çatışmalara, kan dökülmelerine, birlik oluşturamamalarına neden olmakta ve emperyalist ülkelerde bunları rahat rahat kullanmaktadırlar.Şayet İslam ülkelerinde Amerika, Rusya, Japanya, Almanya, İngiltere deki teknoloji ve ilim olsaydı, laiklik ilkeleri çerçevesinde dünyayı yönetenler İslam ülkeleri olurdu. İnsanlar Müslüman ülkelerde batı ülkelerine kaçmaz aksine oralardan Arap ülkelerine göç başlardı.
Laiklik ilkesi ile bir çok hoca kılıklı sapıkların, kendi sapıklıklarını İslam dinine yamama imkanı bulamazlardı. Laiklik ilkesi ile İslam dini kafa kesen, kendi ile yüzlerce masum insanı öldüren canlı bomba  teröristler gibi anılmak yerine dünya da lider teknolojik ve bilimsel aşamaları ile anılır olurdu.Atatürk'ün laikliği gerçek manada anlatmaya ömrü yetmediği gibi ondan sonra gelenlerde hiç mi hiç anlamadı. Türkiye, Araplaştırılmadıkça bunu başarabilecek tek ülke durumundadır.